olduğu kadar güzeldik

kitap toplam sekiz sıcacık bizden hikayelerden oluşuyor. en az birinde kendinizi bulacaksınız. aslında kitap mahir ünsalın yazdığı benim adım feridun hikayesi sayesinde yazılmış. bu hikaye duvar dergisin'de 2012 yılında yayınlanmış ve mahir ünsal bu hikaye ve ekstradan bir kaç hikaye daha yazıp bu kitabı oluşturmuş. benim adım feridun adlı hikaye'ye yakın zamanda ayrı bir kitap ve film çıktı onlar içinde çok meraklanıyorum. ama biz şuan olduğu kadar güzeldik kitabını konuşuyoruz. adını yıldız tilbenin sözünden almış kitap ve hikayelerde tam olduğu kadar güzeldiklik. ben bütün hikayeleri çok sevdim. ama en çok metin ve feridun'un hikayelerini sevdim. yakında bangır bangır ferdi çalıyor evde kitabını'da okumayı planlıyorum. benim yorumum bu kadar. mutlaka okunması gereken bir kitap şiddetle tavsiye ederim. hayatınızda size kitap alan ve şunuda okumalısın diyerek size kitap öneren insanlar olsun mutlaka.
“allahından, kitabından bulsun kim kimin hayalini, neşesini çalıp gittiyse.”
ömür hiçbir küslüğü sürdürecek kadar uzun sürmüyor, yetişmiyor

yaşa, işe, güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlar. kim oluyorsan ol, seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun. ağzını açsan alevler püskürüvereceksin gibi, ciğerlerine damla damla kurşun eritiyorlarmış gibi. kolay kolay geçmiyor, geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun. yağmurlu havalarda sızlayan eski bir kırık gibi sızlayıp duruyor, kendini hatırlatıyor. bir tadı, bir kokusu, bir eti var hatta, bir kütlesi; gelip göğsüne oturmasından belli. kokusunu, kütlesini hesap edemiyorum ama bir tadı varsa bence o genizde kalmış greyfurt tadını andırıyordur. çok sevdiğin bir şeye benzeyen, ama o olmadığını bal gibi bildiğin bir tat; acı, buruk, portakala benzeyecek neredeyse, değil ama işte. hani kelime çok havalı olmasa ''kekre'' diyeceğim. istediğin kadar yutkun, üstüne istediğini ye, iç; geçmiyor, genzinden aşağı yuvarlanıp gitmiyor. ne yediğinden anlıyorsun ne içtiğinden. allah belasını versin.
"ölmek olmasa yaşamak ne güzeldi. oysa insanlar sırf bir gün öleceklerini bildikleri için bu kadar çok seviyorlardı yaşamayı. ondan neşelenip duruyorlardı böyle her vesileyle, toplanıp. hem de sen böyle, evde bir başına küflenmekten korkup, el de olsa insan sesine hasret yollara vurmuşken kendini. allah'ından, kitabından bulsun kim kimin hayalini, neşesini çalıp gittiyse."
en kabaca adıyla mutluydum ama orda ben. onun şu anda, bir yerlerde, başka bir kadının koynunda, tenini soğutuyor olma ihtimali bile incitemiyordu beni. hayat devam ediyorsa burası bunun için çok güzel bir başlangıç olabilirdi, terk edilen ben değil de feridun olsaydı.
ve bitti, gitti. hiç kimseyi sevmedim ondan sonra, bir kendimi sevdim, dönmeye kalkarsa beni bıraktığından da iyi bulsun diye.