-ya içmediğin zamanlar?
-o zaman ararım.
-hep arayacaksın sen. ya resim, ya kitap...
-tutamak sorunu. insanın bir tutamağı olmalı.
-anlamadım.
-tutamak sorunu dedim. dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanır tutunurlar. kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. çocuklarına tutunanlar vardır. herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. gülünçlüğünü fark etmez. kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. herkesin, "-veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur," demesini isterdi. daha gülünçleri de vardır. ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: gerçek sevgiyi! bir kadın. birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!”... -sigaranın külünü silk, dedi sadık'a.
-senin aradığın kadın dünyada yok, dedi.
-var! o olmasaydı ben olmazdım. bu şehirde yaşıyor. bir gün bulacağım onu.
-bulamazsın. öyle kadın olmaz.
sigarasını attı. bir şey söyleyecekken vazgeçti. onu bu kadının varlığına inandıramazdı. dayak yediği iki terziyi araması gerektiğini bile anlamamıştı.