can kırıkları

(bkz:karin karakaşlı) tarafından yazılmış 85 sayfalık bu kitap hikaye (öykü) edebiyat türündendir. ayrıca kitap 9789759914912 ısbn numarasına sahiptir.

konusu: masaldaki uyuyan güzel misali zamansız suskunluklarından uyandılar. seslerini işitmeye, öykülerini dinlemeye hazır yüreklere gözlerin, ellerin, ezgilerin diliyle konuştular. anlattıkları yalnızca kendi yaşamlarının değil, insanlığın ortak söylencelerinin parçalarıydı. can kırıklarıydı. dinleyenlerin tenine battıkça ufuk aydınlandı. oysa daha güneş bile doğmamıştı.
(arka kapak)
çünkü benim ülkemde tersinden işleyen çok değer var. manşetler tek günlük, nice sarsıcı olay arada kaynar gider. diplomaya, eğitime değer verilir hesapta, ama günlük hayatta asıl saygıyı kapkaçla köşeyi dönenler görür. çok fazla düşünenler çoğunlukla cezaevlerinde yerini alır da azılı suçlular kuş misali konup uçar oraların saçaklarına.

gençler çok çabuk yorulur. ne istediğini bilememenin, istediği şeyin belki de hâlâ o ülkede bir seçenek olarak sunulmamasının yılgınıdırlar. para kazanma telaşıyla belki de hiç istemedikleri işlerde bir ömür tüketirler. onların buradaki yaşıtları devletin maddî desteğiyle küçücük yaşlarında ayaklarının üzerine basıveriyor oysa. buradakilerin yüzünde olsa olsa her şeyi tüketmenin tatminsizliği var, bizimkilerdeki gibi hiç başlayamamanın değil.

hemcinslerimi de ilgiyle izliyorum. buranın kadınları kendine daha güvenli duruyor. cinsellikleriyle daha barışıklar, herkesin hayatı kendine. yasalar zaten onlardan yana, özel alanlara saygılı. kılık kıyafet konusunda da çok rahatlar çünkü kendileri özel olarak istemedikçe kimsenin onlara baktığı, tacizde bulunduğu yok. kuşkusuz tek tek yaşamlarına girildiğinde onların da nice sorunu çıkar, ama bizim mücadele ettiğimiz pek çok konu onların en doğal hakkı. hal böyle olunca kendilerine dair bir yaşamları olduğu hissi çok erken yaşlarda ağır basmaya başlıyor. çocuk doğurmayı bile başlı başına bir fedakârlık olarak görüyorlar.

(bkz:sayfa 53)
“anlatsana hikâyesini mari” dedim. o şiirin gerisini, dizelerin arasını dinlemenin benim için nasıl da değeri biçilmez bir armağan olduğunu hissetti. gizli vasiyetini açıklar gibi, büyük sırrını paylaşır gibi, en leziz meyveyi tane tane yedirir gibi anlattı. “o deyiş çorlu gezisinden yadigâr. bir gün iskilip kasabasında çalışırken çocuklar etrafını sarmış. o da oyalansınlar, kendisini de rahat bıraksınlar diye çocukların eline kâğıt kalem tutuşturmuş, ‘bildiğiniz ne kadar meyve ismi varsa yazın’ demiş. oralar bereketli yerler, çocuklar yazdıkça yazmış. sırf üzüm çeşitleri bile bir sayfa tutmuş. ‘çatal kara’ da onlardan biri. yer yer mora çalan kuzgunî bir salkımmış. diline doladı bir kere. gözlerime, saçlarıma yakıştırdı. ‘çatal karam’ dedi durdu bana. sonra da o şiir geldi...”

hastane odasının çiğ boşluğunda bedri’nin sesi yankılandı, sevdiği kadın için son kez söyledi şiirini.

karadutum, çatal karam, çingenem
nar tanem, nur tanem, bir tanem
ağaç isem dalımsın salkım saçak
petek isem balımsın ağulum
günahımsın, vebalimsin.
dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
yoluna bir can koyduğum
gökte ararken yerde bulduğum
karadutum, çatal karam, çingenem
daha nem olacaktın bir tanem
gülen ayvam, ağlayan narımsın
kadınım, kısrağım, karımsın.

(bkz:sayfa 48)