turgut uyar

yorgunsun hoşgelmişsin
kara gece nöbetinden hoşgelmişsin
yat uyu yerin hazır
hak etmişsin uykuyu
helal olsun uykun bahtiyar sağlığın
ama bir uzak iskelede başka olurken deniz
sakla uykunu biraz o uzak iskeleye

bak sakın telaşlanma
bitiverdi iki aylık bir çocuğun kendisi
bir şey değil bir çocuğun iki aylık tanrısı
bitiverdi iki aylık bir çocuğun kendisi
haydi kalk, sakla biraz haydi kalk haydi dedim
açıp sonsuz bir camı bir uzak iskeleye
şimdi tam sırasıdır her şey hazırken böyle
şimdi bunu gömelim
nasılsa girdi bu karaşafak aramıza
haydi şimdi ölüm vakti değil aramızda
ölüm ki bir olağan acının anısıdır
şimdi anıya yer yok aramızda

ne güzel uyurduk biz kavgasız gürültüsüz
bir yara bile olsa şuramızda buramızda
sular gibi karışık olan uykumuzda
senin kara gecen paslı benim çocuğum ölü
bir uzun yaşamayı beygirler gibi koştuğumuzda
hatırlarsın uzakta koştuğumuzda
sayılara vurdular bizi haydi kalk

haydi kalk yoruldum bir patlıcan nasıl büzülürse
bostanda durup da olmayı beklerken haydi kalk
haydi kalk dedim senden aldım kendimden
ölümü bir güzel ezberledim
anladım yorgunsun kara gece nöbetinden
çocuk öldü ben yoruldum ölüm nöbetinden
saatimi kurdum, saatini de kurdum haydi kalk haydi kalk
şimdi bunu gömelim.

neden öldü ben burdaydım sen ordaydın
belki de bahar filan vardır erzincanda ne bilelim
haydi kalk trenler kalkıyor duyuyorum
biliyorum
yorgunsun her geceden, biriken her geceden
haydi kalk şimdi bunu gömelim
haydi kalk bitiverdi
haydi kalk yorgun güzelim haydi kalk
hadi artık öldüm biliyor musun
hadi kalk
izmirlere filan gidelim
göğe bakalim gibi efsane bir şiirin yazarı aşk adamıdır. tomris uyarla aşkını okuyarak bu şiiri nasil yapabildiğini anlayabilirsiniz. yazan kadar yazdiranda onemlidir
bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
uykudan uyandırsam seni:
ki, daha sisler kalkmamıştır haliçten.
vapur düdükleri ötmededir.
etraf alacakaranlık,
köprü açıktır henüz.
bir gün sabah sabah kapıyı çalsam…

yolculuğum uzun sürmüş oldukça.
gece demir köprülerden geçmiştir tren.
dağ başında beş on haneli köyler,
telgraf direkleri yollar boyunca
koşuşup durmuş bizle beraber.

şarkılar söylemişim pencereden,
uyanıp uyanıp yine dalmışım.
biletim üçüncü mevki,
fakirlik hali.
lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
sana sapancadan bir sepet elma almışım…

ver elini haydarpaşa demişiz,
vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
hava hafifiten soğuk,
deniz katran ve balık kokulu
köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu…

birgün sabah sabah kapıyı vursam,
-kim o? dersin uykulu sesinle içerden.
saçların dağınıktır, mahmursundur.
kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
uykudan uyandırsam seni,
ki, daha sisler kalkmamıştır haliçten
fabrika düdükleri ötmededir...


özlemek hiç güzel değil.
"herkesin
bir umudu vardır,
bir savaşı,
bir kaybedişi,
bir acısı,
bir yalnızlığı,
bir hüznü…
çünkü herkesin bir gideni vardır…
içinden bir türlü uğurlayamadığı…"
göğe bakma durağı

ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım

falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım
(bkz: göğe bakma durağı)
kimsede görmediğim bir şiir
yüzü al ve akşamı aşıyor
eski bir tanrı gibi kendi dininde
uzun süren bir dönemi düşlüyor olmalı
içindeki bir içkinin sıcaklığında
suskunluğu bir başkaldırı olmalı
elleri ayakları sinemalara bulaşmış
romanlara bulaşmış
genel helalara bulaşmış
dağları iyi bilmediğinden
denizleri anımsamış olmalı
gözleri o yüzden çırpıntılı
en bi sevdiğim! sen ne güzelsin be. çok seviyorum seni❤️
göğe bakınca seni goruyorum❤️
kimsede görmediğim bir şiir
yüzü al ve akşamı aşıyor
eski bir tanrı gibi kendi dininde
uzun süren bir dönemi düşlüyor olmalı
içindeki bir içkinin sıcaklığında
suskunluğu bir başkaldırı olmalı
elleri ayakları sinemalara bulaşmış
romanlara bulaşmış
genel helalara bulaşmış
dağları iyi bilmediğinden
denizleri anımsamış olmalı
gözleri o yüzden çırpıntılı

kara başlıklı geçmiş,
sonsuz gelecek
şimdi burda vakit gece ya
bir yerlerde ey gözleri maden
gündüz olmalı
taşın içinde bir gündüz
demirin,, ağacın.
ne denmelidir bilemiyorum.
sevgim acıyor.
  • /
  • 2