uçurtma mevsimi

kitabımız uçurtma mevsimi bir öykü kitabı. okuduğum öyküler birbirinden güzeldi. hepsi ayrı ayrı yaralara dokunuyor. içimde farklı bir duygu ve ruhumda farklı bir tat bıraktı bu hikayeler. her hikayeye ayrı üzüldüm ve hepsinde canım yandı. hikayelerin her biri vicdanımıza atılmış bir tokat gibiydi. canım her yandığında sanki yazar bana sen buna mı üzüldün. birde bunu oku da o zaman göreyim seni der gibiydi. ağladım saatlerce ağladım. yazar bize bildiğimiz ama kendimizi unutmaya zorladığımız, bencilleştiğimiz konuları anlatıyor. diyor ki sen bu olayı bilirsin. burda böyle oldu ne çabuk unuttun. bunu yaparak vicdanımızın kabuğunu kurumadan çekiyor ve kanatıyor. insanoğlunun ne kadar acımasız, aciz bir canavar olduğunu anlatıyor. bize çok yakışan bizi biz yapan duygularımızı yeniden hatırlatıyor bize. oysa ki ne güzeldik o duygularla biz. en azından korkusuzca koşabilirdi çocuklar sokaklarımızda. bir grip bile olamadan canavarlaşmış insanların duygusuz kurşunlarıyla ölmezlerdi belki. korku ve para hırsı hepimizi kuklalaştırdı. böyle yaşayacağıma o ipleri boynuma dolar ve ölmeyi yeğlerim ben. benim kitap hakkındaki düşüncelerim bunlar. birazda kitabın sevdiğim bölümlerinden birşeyler paylaşayım sizinle.
acı hissedilmek istiyordu ve acı hissedilmek istiyorsa direnmenin bir manası yoktu.
anlamazsın, anlatmam da zaten. kimseye de anlatmadım, anlatmasınlar diye. çünkü anlatırlar; anlamazlar.
bir şey vardı eksilen ; oradan , buradan , şuradan ama daima eksilen...
sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur, biz insanız.