cicilgostikeyi

Durum: 307 - 0 - 0 - 0 - 05.07.2020 13:37

Puan: 2486 - öğrenci

8 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 31

biz böyleyiz

muhteşem bir netflix filmi. bayılarak izledim. bitmesin diye bekledim. oyunculuklar şahane. kadro mükemmel. daha nasıl övülürse öyle övgü işte. hemen izleyin

yarına tek bilet

boşa giden vakit. kız güzel oğlan yakışıklı. sadece bu yüzden vakit kaybetmek istiyorsanız buyurun. vasat bir senaryo. oyunculuklara laf yok. ama izlenmeye değmez

nazım hikmet ran

haziranda ölmek zor...dedirtmişti hasan hüseyin’e. minnetle...özlemle...

baba parası

çok kötü. baya kötü. beklenti yüksek gitmiştim neredeyse hiç gülmedim. boşuna para ve vakit harcadım

dünya bu kadar

" dünyada her güzel şey, renkli balonlar gibi neşeyle oradan oraya salınırken hayatın dikenlerinden birine değip yok olmak zorunda mı? birini sevmek, onunla mutlu olmak neden bu kadar imkansız? "

dünya bu kadar

çünkü aşk, gözünde büyütmekti..

olduğu kadar güzeldik

ve bitti, gitti. hiç kimseyi sevmedim ondan sonra, bir kendimi sevdim, dönmeye kalkarsa beni bıraktığından da iyi bulsun diye.

olduğu kadar güzeldik

en kabaca adıyla mutluydum ama orda ben. onun şu anda, bir yerlerde, başka bir kadının koynunda, tenini soğutuyor olma ihtimali bile incitemiyordu beni. hayat devam ediyorsa burası bunun için çok güzel bir başlangıç olabilirdi, terk edilen ben değil de feridun olsaydı.

olduğu kadar güzeldik

"ölmek olmasa yaşamak ne güzeldi. oysa insanlar sırf bir gün öleceklerini bildikleri için bu kadar çok seviyorlardı yaşamayı. ondan neşelenip duruyorlardı böyle her vesileyle, toplanıp. hem de sen böyle, evde bir başına küflenmekten korkup, el de olsa insan sesine hasret yollara vurmuşken kendini. allah'ından, kitabından bulsun kim kimin hayalini, neşesini çalıp gittiyse."

olduğu kadar güzeldik

yaşa, işe, güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlar. kim oluyorsan ol, seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun. ağzını açsan alevler püskürüvereceksin gibi, ciğerlerine damla damla kurşun eritiyorlarmış gibi. kolay kolay geçmiyor, geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun. yağmurlu havalarda sızlayan eski bir kırık gibi sızlayıp duruyor, kendini hatırlatıyor. bir tadı, bir kokusu, bir eti var hatta, bir kütlesi; gelip göğsüne oturmasından belli. kokusunu, kütlesini hesap edemiyorum ama bir tadı varsa bence o genizde kalmış greyfurt tadını andırıyordur. çok sevdiğin bir şeye benzeyen, ama o olmadığını bal gibi bildiğin bir tat; acı, buruk, portakala benzeyecek neredeyse, değil ama işte. hani kelime çok havalı olmasa ''kekre'' diyeceğim. istediğin kadar yutkun, üstüne istediğini ye, iç; geçmiyor, genzinden aşağı yuvarlanıp gitmiyor. ne yediğinden anlıyorsun ne içtiğinden. allah belasını versin.
  • /
  • 31

elite

üçüncü sezonu izledim de geldim. açıkçası kötüydü genel itibariyle. senaryo kafa karıştırıcı, alengirli işlerle uzatılıyor. beni sezona bağlayan tek unsur karakterlerin gitgide olgunlaştığını görmemizdi. izlenir mi? dümdüz netflix işlerini beğeniyorsanız izlenir; bol cinsellik, bol duyar, bol uyuşturucu, uçta gençler.

 spoiler!
zaten final de en olgun halleriydi. üzdü biraz. herhalde orjinal kadroyu arka hikayeye alıp yeni sınıfla devam edecekler gelecek sezonda, sınıfta kalanlarımız da köprümüz olacak. bekliyoruz bakalım.

the good doctor

hala fena devam etmiyor. bende zirve (bkz: house m.d) olduğu için onun üstüne çıkması imkansız. ama david shore imzası ile fena is çıkarmıyorlar. bazı bölümleri çok klişe olmasına rağmen izlenesi, tavsiye ediyorum :)

the good doctor

2017 yapım house m.d. nin de yapımcısı olan david shore imzalı yeni dizi. ilk birkaç bölüm beklediğim house esintisini vermemiş olsa da bu hikaye daha çok otizm ile ilerliyor. drama türüne girmesi ise onu farklı kılıyor. şimdilik fena değil.
not: 7/10

küçük şeyler 1

eskiden pazar sabahları saat 10'da her hafta olurdu. böyle tanıdık üstün hocayı, ahh nerde o zamanlar

donnie darko

filmde birçok ters köşe var. psikolojik ögeler barındırması ile birlikte insan davranışları üzerine güzel analizleri içeren mutlaka izlenmesi gereken filmlerin başında geliyor.
not: 7.9/10

karısını şapka sanan adam

ismine aldırmadan başlamanı tavsiye ederim, zira o ismin de bi hikayesi var kitapta :)

milena’ya mektuplar

büyük umutlarla ve beklentilerle başladığım ama okudukça bir anlamda hayal kırıklığı yaşatan nadir eserlerden. okudukça ,belki de milenanin cevaplarını görmediğimizden, kafka nin aşırı derecede kendi aşkının altında ezildigini hissettim. bu his bana bir şeylerin olması gerektiği gibi olmadığı izlenimini verdiği için bir türlü işin içinden çıkamadım, yani bir türlü kendime kabul ettiremedim. belki de kendimi kafka nin yerine koyup empati yapamadığımdan hayal kırıklığı oluştu. hayreti mucip

dedemin insanları

2011 yapım, başrollerinde çetin tekindor, yiğit özşener ve mert fırat'ı gördüğümüz güzel film. film yunanistan göçmeni bir ailenin türkiye'ye yerleştikten sonra yaşadığı dönemi ele alıyor, zaman zaman geriye dönüşleri de olan bu film kimi zaman verdiği mesajlarla da günümüz türkiyesine projeksiyon tutuyor. özellikle yurtdışında olupta izlemek hem keyif veriyor hem bir anlamda özlem gideriyor. film sökede geçiyor zaman zaman ege sahillerini de gösteriyor. insan izledikçe, ne kadar özlediğini farkediyor. tavsiye filmdir.
not: 7.8/10

requiem for a dream

2000 yapımı drama filmidir. hikaye can alıcıdir ve ilerledikçe grafiğin gittikçe düştüğünü görmekteyiz. gerçekten üzücü bir seyir olacaktır. ısrarla izlemenizi ancak zaman zaman rahatsız edici derecede sahnelere hazırlıklı olmanızı öneririm.
not: 7.1/10

black mirror: bandersnatch

28 aralık 2018 de yani bugün netflix tarafından sunulmuş, black mirror dizisine ek bir film. aynı zamanda ilk interaktif film olma özelliğini de taşımaktadır. bunun anlamı izleyici film kahramanın hikayesini kendi şekillendirebiliyor. çok beğendim, adeta oyun gibi yapmışlar, çok gerçekçi hatta bazı noktalarda sizde de kafa karışıklığı yapabiliyor. güzel, ince detaylar var ,küllük gibi ya da bahçedeki köpeğin belirli bi yeri kazmasi gibi. açıkçası arkadaşlarınızla eş zamanlı farklı platformlardan izleyip karşılaştırma yapabilirsiniz. benim senaryo ne yazık ki mutlu bitmedi :)
not: 9/10

Toplam entry sayısı: 307

ahmet muhip dıranas

kalbe bıçak gibi giren hatırların
dilsiz olduklarını anlıyorum
kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum

leyla ile mecnun

mahallede takılırdım dokuza kadaar oo oo
herşeyi götürürdüm sakıza kadaar laba lap lap lap
kafamdan başka yüküm yook
yoktuuuu kıza kadar
bu kıza kadar bu kıza kadaar loba libi libi lap lap, lap.

mutlu prens

bebelere baloooon, küçüklere büyüklere kitaaap!
kitap tavsiyesi isteyen birine, mutlu prens okusana' dediğimde, "hııı küçük prens okudum ben yuaa" bilmiş cevabını aldığım, küçük prensle karıştırılan fakat ondan kütlelerce değerli,hoş, güzel, sevimli kitap. iyiki de varsın (bkz:oscar wilde)

cemal süreya

metinlerde buluştuk, kopkoyu deyimlerde
koşut ve eşzamanlı okuduk kimi kitapları
o arada iki de defterimiz oldu
biri babasına daha çok benziyor
bir türlü kotarılamayan uğraş
ç harfini daha yeni dönmüşüz
gözlerimizde ibni sina bozukluğu
dostumuzsa bodrum'da dönmez geri
uzaklardaydın,oracıkta, öbür kıtada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni

turgut uyar

bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
uykudan uyandırsam seni:
ki, daha sisler kalkmamıştır haliçten.
vapur düdükleri ötmededir.
etraf alacakaranlık,
köprü açıktır henüz.
bir gün sabah sabah kapıyı çalsam…

yolculuğum uzun sürmüş oldukça.
gece demir köprülerden geçmiştir tren.
dağ başında beş on haneli köyler,
telgraf direkleri yollar boyunca
koşuşup durmuş bizle beraber.

şarkılar söylemişim pencereden,
uyanıp uyanıp yine dalmışım.
biletim üçüncü mevki,
fakirlik hali.
lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
sana sapancadan bir sepet elma almışım…

ver elini haydarpaşa demişiz,
vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
hava hafifiten soğuk,
deniz katran ve balık kokulu
köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu…

birgün sabah sabah kapıyı vursam,
-kim o? dersin uykulu sesinle içerden.
saçların dağınıktır, mahmursundur.
kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
uykudan uyandırsam seni,
ki, daha sisler kalkmamıştır haliçten
fabrika düdükleri ötmededir...


özlemek hiç güzel değil.

bangır bangır ferdi çalıyor evde

mahir ünsal eriş öyle öyküler yazıyor ki, öyküyü alıp bir balonun içine yerleştiresi sonra da yanlışlıkla elindeki ipin çözülmesiyle hava süzülmesini izleyesi geliyor insanın. öncelikle eğer birine, kalpten sevdiğiniz birine, acaba ne hediye etsem diye düşünüyorsanız, alabileceğiniz en sıcacık hediye mahir kitapları. tıpkı bangır bangır ferdi çalıyor evde, gibi bir sıcak mahir öyküsü de (bkz:olduğukadargüzeldik)
kitapta en sevdiklerim ise:
“oysa dedem, yalnızca karanlıkta kötü olunur sanıyordu.”
“içime bir ad koyacak olsam leyla derim, öyle güzelim.”
"içimde sevinçten yapılma kocaman bir balonun şiştiğini hissediyorum.” (ki ben hep böyle olurum, böyle anlatırım heyecanımı, üzüntümü, sevincimi)
not:bu da olduğu kadar güzeldik'ten

"ben niye yalnızım? şu köpek bile tasmasını kavrayan ele dönüp dönüp gülümserken, ben böyle sevdiğim, böyle kendimden vazgeçtiğim halde niye yalnızım, niye mutsuzum? çıkamadım işin içinden.”
mahir ünsal eriş, var ol, hepçe yaz

mutlu prens

bebelere baloooon, küçüklere büyüklere kitaaap!
kitap tavsiyesi isteyen birine, mutlu prens okusana' dediğimde, "hııı küçük prens okudum ben yuaa" bilmiş cevabını aldığım, küçük prensle karıştırılan fakat ondan kütlelerce değerli,hoş, güzel, sevimli kitap. iyiki de varsın (bkz:oscar wilde)

william shakespeare

shakespeare var ya da yok. oldu ya da hiç var olmadı bilmiyorum. onu roland emmerich'in son filmi (bkz:anonim) zaten sorguluyor. ama bu eserleri yazan biri vardı. bu bir gerçek. birileri de bu eserleri oynamak için var. hatta başkaları da seyretmek için.
kamu spotu: tiyatroya gidin arkadaş

metin hara

tedx talks taki hayat hikayesinden sonra bir ilgi uyandırsa da çıkan haberlerden sonra 18 dakikada verdiği güveni bir çırpıda silen yakışıklı kişiselgelişimuzmanyazaryaşamkoçugelişim şeysi

hayvan mezarlığı

tasvir yeteneği bunca kuvvetli bir amcayı (bkz:stephen king) ve hayalimizde bunca ürkütücü bir perde oluşturan bu kitabı (bkz:hayvan mezarlığı) görünce bazen neden kamera neden film diyesi geliyor insanın. bırakın da kurbağalar turuncu oluversin hayalimizde. ille de yeşil diye göstermesiniz olmaz mı....

arif v 216

bu güldürmedi
bu da
heh bu fena değildi bak
e bu da olmadı
dur ya şuna güleyim, dediğim sahnelerden oluşan film. nostalji dışında tek güzel yanı ise zafer algöz.

sabahattin ali

eskisi gibi

seneler sürer her günüm,
yalnız gitmekten yorgunum;
zannetme sana dargınım,
ben gene sana vurgunum.
başkalarına gülsem de,
senden uzakta kalsam da,
sevmediğini bilsem de
ben gene sanavurgunum.
dağları aşınca başım,
geri kaldı her yoldaşım,
gel sevgilim, gel kardaşım,
ben gene sana vurgunum.
gönlüm seninkine yardı,
aynı şeyleri duyardı;
ayaklarımız uyardı...
ben gene sana vurgunum.

ali kocatepe tarafından bestelenmiş şiir. bestesi ayrı güzeldir.

hakan mengüç

yeni (bkz:metin hara) !
ilk kitabının kapağı: elinde tuttuğu ney, hafif yüzüne dökülen kumral kıvırcık saçları, bebeksi yüzü, kirli sakalları, kazağının içine giydiği beyaz tişörtü ve o mahsun bakışı. gel de aşık olma!
hara, yarattığı tarzı limayla yıkınca yerine birinin gelmesi gerekiyordu elbet. buyurun ayağınıza geldi!
kitabın ismi : (bkz:ben ney’im)

ufak tefek cinayetler

bird box

bana ilk anda walking dead havası sezdiren, -kurgu coloristleri bile aynı sanki- böyle senaryolar tutuyor buradan yürüyelim dediklerini düşündüğüm, yine de hoşuma giden film. merak uyandırdı mı, evet. şaşırttı mı, sonu hariç evet. tavsiye edilir mi, tabi neden olmasın