zaman mekan fark etmez çerezlik bir solukta okunan kitap.
elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.
“bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“gider gibi yaparız.”
son bölümde into the night ile birleşen bir senaryosu var. oyuncuların hepsini şahane fakat netflix için diyaloglar biraz zorlamaydı. yine de kesinlikle izlenmeli
dünya gerçekleriyle örülmüş ütopik bir öyküyü, menfaat ve çıkarlar uğruna yaşanan hayatları akıcı ve sürükleyici bir dille anlatan bu kitap okuduktan sonra aydınlık veren, görmek istemediğimiz insan vahşiliğinin nerelere ulaşabileceğini anlatıyor.
çay edebiyatını sonuna kadar savunan biri olarak leyla ile mecnun'un yeri ben de hep çok farklı. yeni bölümleri de çok güzel olsa eskiler hep çok özeldir.
"bir erkeğin kalbi fesat, habis bir şeydir, meryem. bir ananın rahmine hiç benzemez. kanamaz, sana yer açmak için genişlemez." cümlesine tutulup hediye edilen bu kitabın bitmesini hiç istememiştim. afganistan da savaş zamanı bir kadının hayatta kalışını anlatan muhteşem bir kitap.
"bir erkeğin kalbi fesat, habis bir şeydir, meryem. bir ananın rahmine hiç benzemez. kanamaz, sana yer açmak için genişlemez." cümlesine tutulup hediye edilen bu kitabın bitmesini hiç istememiştim. afganistan da savaş zamanı bir kadının hayatta kalışını anlatan muhteşem bir kitap.
çay edebiyatını sonuna kadar savunan biri olarak leyla ile mecnun'un yeri ben de hep çok farklı. yeni bölümleri de çok güzel olsa eskiler hep çok özeldir.
zaman mekan fark etmez çerezlik bir solukta okunan kitap.
elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.
“bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“gider gibi yaparız.”