yeteri bir yaşa gelip hala izlemediğimi öğrenen abimin kalp kıran sözleri ardından izlediğim ve daha sonra o yaşıma kadar izlemediğime pişman olduğum film serisidir.aslında izlerken beni en çok şaşırtan 2001 yılında bu kadar kaliteli bir film ortaya çıkmasıydı.izlerken aklımda hep bu oldu en azından.fantastik üstüne gelmiş geçmiş en iyi filmlerden bence.izledikten sonra hogwart hayallerimi anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum.
spoiler!
beni derinden yaralayan şeylerden biri de dobby’dir.nedense snap sahnesinden bile en çok orada üzüldüm.onun yeri kalbimde bir yaradır.
kitap okuma alışkanlığımı ilk olarak bu yazar sayesinde başladı diyebilirim.özellikle (bkz:bir genç kızın gizli defteri ) ile tanıdım yazarımızı.zaten küçüklükten gelen günlük yazma alışkanlığın onun sayesinde daha da arttı.çok sade bir dili var ve olaylar daha çok kurgusal olarak dönüyor,kitapta çok fazla betimleme yok.ancak genel olarak yazarımız gerçekten çok tatlı biri.yaş ortalaması daha çok çocuklara hitap eden,ve eğer 12-13 yaşındaysanız mutlaka tavsiye ettiğim bir yazar.
moralim bozukken,moralim çılgınken bana iyi gelen efsane bir sit-com dizisi!resmen her bölümünde ted’e tekrar tekrar aşık olup,barney’in bu legendary olaylarına gülmemek elde değil.friends daha önce hiç izlemediğim için ikisi arasında bir kıyaslama yapamıyorum ama bence şöyle çerezlik bir dizi arıyorsanız mutlaka bakın derim!
benim için 6 sezon da gayet yerindeydi ve finali diye izlediğim 6.sezondan sonra 7.sezon haberini almak aslında biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim.çocukluğumdan beri masallara hep ilgi duymuştum bu sayede de görünce başlamadan edemedim ve hiç mi hiç pişman olmadım.kesinlikle ilk sezonlar çok daha güzeldi.7.sezon için meraklıyım umarım çok fazla saçmaladan bitirirler.
dizi o kadar derin bir konuyu işliyor ki,o 13 bölüme gecelerimi verdim diyebilirim ve bitirdiğimde hayatın aslında nasıl bu noktaya geldiğini,insanlığı sorgularken buldum.
insanoğlunun nasıl bu kadar gaddar olduğundan korktum.hannah baker,gittiği lisede yanlış bir fotoğraf yüzünden hayatı tepetaklak olur ve sonuçlarını doğru yol olduğunu düşündüğü;intiharda bulur.kitabını okumadım,çok pişmanım ancak oyuncular çok başarılıydı.hannah’nın annesi,babası,arkadaşları…sadece hannah’ın hayatı değil diğer karakterlerin hayatı çok güzel ele alınmıştı.
kendi hayatımız için yakınırken,evet bu bir dizi ancak bunları yaşamış o kadar kız var ki,biz hiçbir şey yapmıyoruz.sessiz kalıyoruz ve bu bizi suçlu yapıyor.
dizinin bu kadar sürükleyici olmasının bana göre en büyük sebeplerinden biri de clay’in kasetini bir an önce dinlemek istememiz.clay hannah’ya aşıktır bu yüzden hannah’nın ölümünde nasıl söz sahibi oluyor diyoruz düşüncesi akıcı olmasını sağladı.clay kesinlikle dizi de en sevdiğim kişiydi.pek çok zaman sinir de oldum ama dizinin en iyi insanlarından biriydi.
bu konu hakkında sayfalarca yazı yazabilirim.genç bi kızın ölmesinden bahsediyoruz.bir kız veya değil.bir insanın artık yaşamayacağından bahsediyoruz.evet,bu bir dizi ve kitap ancak gerçek dünyada bunlar yaşanıyor.onca genç kız kimliğinden nefret ediyor,hayatından nefret ediyor,kendinden nefret ediyor.yalnızca bazı insanların bu berbat tutumları yüzünden insanların hayatları mahvoluyor.
dizi bir kamu spotu gibiydi,her ne kadar 13 bölümde bir kızın yaşayabileceği nerdeyse en zor şeyleri gördükten sonra intiharın doğru bir karar olmadığını bize anlatıyor.hannah yalnızca bir şey aramıştı hayata tutunmak için,herhangi bir şey.arkadaşları çekip gitti,kötü davrandılar,en kötü şeyler başına geldi,sözlü tacize uğradı.her biri onu intihara adım adım sürükledi.ancak elbette bu doğru bir karar değil.
netflix ise bize dünyada yaşanması gereken şeyler olduğunu gösteriyordu.zorbalığa karşı çıkmamızı,kendimiz için savaşmamızı,hayata tutunmamız için tek umudun kendimiz olduğunu öğretiyordu.
çok üzüldüm.bunların gerçekten yaşandığını biliyorum.bu psikoloji nasıl yazıya dökülebilir ki?hiçbir harf ölümün gerçek bir tanımı olmadığı gibi,bizler yalnızca yaşayıp gidiyoruz.
insanların kalbini kırıyoruz belki,belki de kalbimizin kırıldığını hissediyoruz.biz yine de insanları hor görmeyelim,eğer bir problem varsa bunu uzaktan izlemeyelim.bize ufak gelen bir durum insanların hayatlarına bedel olabilir.birine dediğimiz tek bir kelime bile insana her şeyi yaptırabilir.
büyüme yaşındaki bir insana hayatında unutmayacağı şeyler yaşatmayın.yaşattırmayın.herkes yaşamayı hak ediyor.kimsenin yaptığı bir şey onun hayatını karşılamaz.insanları yaşıyorken onları şimdiden ölmüş gibi hissettirmeyin.
kitap okuyoruz,o dünyaya giriyoruz.dizi izliyoruz,onların dünyasını tadıyoruz.bu diziyi öylesine anlatıp geçebilirdim ancak yapamadım.bir şeyler söyleme ihtiyacı duydum.
bence diziye bir şans verin ve ergen dizisi değilmiş de gerçek bir hayatmış gibi değerlendirin.çünkü her şey o zaman daha çok anlam kazanıyor.
geçen günlerde izlediğim ve aslında birazcık ımdb puanı beni şaşırtmış bir filmdi.konusunu kısacak anlatırsam eğer,florida'da yaşayan frank adler(bkz:chris evans), 7 yaşındaki yeğeni mary (bkz:mckenna grace)ile birlikte yaşamaktadır. mary’nin bu kadar ufak yaşta olmasına rağmen matematiği yaşıtlarına hatta yetişkinlerle bir sayılacak derecede bilgisi ve kabiliyeti vardır.frank bazı sebeplerden dolayı mary’nin normal bir hayat geçirmesini ister.üztün zekalı olduğunu farkındadır ve bu sebeple onun da yaşıtları gibi olmasını istiyordur,bu yüzden devlet okuluna yazdırmasıyla tüm olaylar başlıyor.
filmin konusu aman aman bir olay değildi ancak oyunculuk,mary’i canlandıran mckenna grace muazzamdı.sanırım uzun süredir izlediğim filmler arasında en iyi performansı o sergiledi.bazı sahneler vardı ki gerçekten ayağa kalkıp alkışlamak istedim.
izlemeyi önerir misin diye soracak olursanız,evet derim.bir şey kaybetmezsiniz.ancak favorilerimden miydi,üzülerek söylüyorum hayır.son sahne çok hoştu.ancak bazı şeylerin nedenini tam olarak anlamıyorsunuz,ki bu epey sinir bozucu.
ancak tekrar tekrar söylüyorum oyunculuk mükemmeldi!
kurgusu gayet güzel olsa da,6.sezon benim için vahşetti.hiçbir tadı tuzu kalmadı.can sıkıcı olmaya başladı.konular sanki sürekli tekrarlıyor gibi gelmeye başladı.sağ olsun baş rolümüzü canlandıran tyler posey (bkz:alfa olmuş ama hala hiçbir iş yapamayan namı değer scott mccall) dizide bana göre sönük kaldı.nerede o birinci sezondaki derek’ler,nerede o bir şeyler başarmak isteyen scott ve nerede sevgili stiles?çünkü dizinin final yapmasına 2 bölüm varken 10 dakika gözükmesi hoş değildi.
fantastik hayranı olan benim için favorim olmayı başardı.konusu olsun,karakterleri çok sağlamdı. (bkz:leighbardugo) yazarın diğer serisi olan grisha serisini daha önce okumuştum ve onun yeri kalbimde ayrı bir yerde duruyor.bence almadıysanız ve fantastik seviyorsanız mutlaka okuyun.çünkü kaz brekker’a aşık olmamak elde değil.ayrıca kitabın cildi de epey hoş.
hayatımın en büyük hatası kitapları okumadan filmleri izlemem diyebirim o nasıl bir hayal dünyasıdır hala izlemeyen varsa önce kitapları okusunlar derim o ince ayrıntılar kitaptaki küçük işlemeleri filmde göremeyince biraz da olsa hayal kırıklığı oluyo ama kitap uyarlamasına göre başarılı filmlerden izlemeyenler ellerini çabuk tutsunlar :)
fantastik hayranı olan benim için favorim olmayı başardı.konusu olsun,karakterleri çok sağlamdı. (bkz:leighbardugo) yazarın diğer serisi olan grisha serisini daha önce okumuştum ve onun yeri kalbimde ayrı bir yerde duruyor.bence almadıysanız ve fantastik seviyorsanız mutlaka okuyun.çünkü kaz brekker’a aşık olmamak elde değil.ayrıca kitabın cildi de epey hoş.
dizi o kadar derin bir konuyu işliyor ki,o 13 bölüme gecelerimi verdim diyebilirim ve bitirdiğimde hayatın aslında nasıl bu noktaya geldiğini,insanlığı sorgularken buldum.
insanoğlunun nasıl bu kadar gaddar olduğundan korktum.hannah baker,gittiği lisede yanlış bir fotoğraf yüzünden hayatı tepetaklak olur ve sonuçlarını doğru yol olduğunu düşündüğü;intiharda bulur.kitabını okumadım,çok pişmanım ancak oyuncular çok başarılıydı.hannah’nın annesi,babası,arkadaşları…sadece hannah’ın hayatı değil diğer karakterlerin hayatı çok güzel ele alınmıştı.
kendi hayatımız için yakınırken,evet bu bir dizi ancak bunları yaşamış o kadar kız var ki,biz hiçbir şey yapmıyoruz.sessiz kalıyoruz ve bu bizi suçlu yapıyor.
dizinin bu kadar sürükleyici olmasının bana göre en büyük sebeplerinden biri de clay’in kasetini bir an önce dinlemek istememiz.clay hannah’ya aşıktır bu yüzden hannah’nın ölümünde nasıl söz sahibi oluyor diyoruz düşüncesi akıcı olmasını sağladı.clay kesinlikle dizi de en sevdiğim kişiydi.pek çok zaman sinir de oldum ama dizinin en iyi insanlarından biriydi.
bu konu hakkında sayfalarca yazı yazabilirim.genç bi kızın ölmesinden bahsediyoruz.bir kız veya değil.bir insanın artık yaşamayacağından bahsediyoruz.evet,bu bir dizi ve kitap ancak gerçek dünyada bunlar yaşanıyor.onca genç kız kimliğinden nefret ediyor,hayatından nefret ediyor,kendinden nefret ediyor.yalnızca bazı insanların bu berbat tutumları yüzünden insanların hayatları mahvoluyor.
dizi bir kamu spotu gibiydi,her ne kadar 13 bölümde bir kızın yaşayabileceği nerdeyse en zor şeyleri gördükten sonra intiharın doğru bir karar olmadığını bize anlatıyor.hannah yalnızca bir şey aramıştı hayata tutunmak için,herhangi bir şey.arkadaşları çekip gitti,kötü davrandılar,en kötü şeyler başına geldi,sözlü tacize uğradı.her biri onu intihara adım adım sürükledi.ancak elbette bu doğru bir karar değil.
netflix ise bize dünyada yaşanması gereken şeyler olduğunu gösteriyordu.zorbalığa karşı çıkmamızı,kendimiz için savaşmamızı,hayata tutunmamız için tek umudun kendimiz olduğunu öğretiyordu.
çok üzüldüm.bunların gerçekten yaşandığını biliyorum.bu psikoloji nasıl yazıya dökülebilir ki?hiçbir harf ölümün gerçek bir tanımı olmadığı gibi,bizler yalnızca yaşayıp gidiyoruz.
insanların kalbini kırıyoruz belki,belki de kalbimizin kırıldığını hissediyoruz.biz yine de insanları hor görmeyelim,eğer bir problem varsa bunu uzaktan izlemeyelim.bize ufak gelen bir durum insanların hayatlarına bedel olabilir.birine dediğimiz tek bir kelime bile insana her şeyi yaptırabilir.
büyüme yaşındaki bir insana hayatında unutmayacağı şeyler yaşatmayın.yaşattırmayın.herkes yaşamayı hak ediyor.kimsenin yaptığı bir şey onun hayatını karşılamaz.insanları yaşıyorken onları şimdiden ölmüş gibi hissettirmeyin.
kitap okuyoruz,o dünyaya giriyoruz.dizi izliyoruz,onların dünyasını tadıyoruz.bu diziyi öylesine anlatıp geçebilirdim ancak yapamadım.bir şeyler söyleme ihtiyacı duydum.
bence diziye bir şans verin ve ergen dizisi değilmiş de gerçek bir hayatmış gibi değerlendirin.çünkü her şey o zaman daha çok anlam kazanıyor.
yeteri bir yaşa gelip hala izlemediğimi öğrenen abimin kalp kıran sözleri ardından izlediğim ve daha sonra o yaşıma kadar izlemediğime pişman olduğum film serisidir.aslında izlerken beni en çok şaşırtan 2001 yılında bu kadar kaliteli bir film ortaya çıkmasıydı.izlerken aklımda hep bu oldu en azından.fantastik üstüne gelmiş geçmiş en iyi filmlerden bence.izledikten sonra hogwart hayallerimi anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum.
spoiler!
beni derinden yaralayan şeylerden biri de dobby’dir.nedense snap sahnesinden bile en çok orada üzüldüm.onun yeri kalbimde bir yaradır.
geçen günlerde izlediğim ve aslında birazcık ımdb puanı beni şaşırtmış bir filmdi.konusunu kısacak anlatırsam eğer,florida'da yaşayan frank adler(bkz:chris evans), 7 yaşındaki yeğeni mary (bkz:mckenna grace)ile birlikte yaşamaktadır. mary’nin bu kadar ufak yaşta olmasına rağmen matematiği yaşıtlarına hatta yetişkinlerle bir sayılacak derecede bilgisi ve kabiliyeti vardır.frank bazı sebeplerden dolayı mary’nin normal bir hayat geçirmesini ister.üztün zekalı olduğunu farkındadır ve bu sebeple onun da yaşıtları gibi olmasını istiyordur,bu yüzden devlet okuluna yazdırmasıyla tüm olaylar başlıyor.
filmin konusu aman aman bir olay değildi ancak oyunculuk,mary’i canlandıran mckenna grace muazzamdı.sanırım uzun süredir izlediğim filmler arasında en iyi performansı o sergiledi.bazı sahneler vardı ki gerçekten ayağa kalkıp alkışlamak istedim.
izlemeyi önerir misin diye soracak olursanız,evet derim.bir şey kaybetmezsiniz.ancak favorilerimden miydi,üzülerek söylüyorum hayır.son sahne çok hoştu.ancak bazı şeylerin nedenini tam olarak anlamıyorsunuz,ki bu epey sinir bozucu.
ancak tekrar tekrar söylüyorum oyunculuk mükemmeldi!
geçen günlerde izlediğim ve aslında birazcık ımdb puanı beni şaşırtmış bir filmdi.konusunu kısacak anlatırsam eğer,florida'da yaşayan frank adler(bkz:chris evans), 7 yaşındaki yeğeni mary (bkz:mckenna grace)ile birlikte yaşamaktadır. mary’nin bu kadar ufak yaşta olmasına rağmen matematiği yaşıtlarına hatta yetişkinlerle bir sayılacak derecede bilgisi ve kabiliyeti vardır.frank bazı sebeplerden dolayı mary’nin normal bir hayat geçirmesini ister.üztün zekalı olduğunu farkındadır ve bu sebeple onun da yaşıtları gibi olmasını istiyordur,bu yüzden devlet okuluna yazdırmasıyla tüm olaylar başlıyor.
filmin konusu aman aman bir olay değildi ancak oyunculuk,mary’i canlandıran mckenna grace muazzamdı.sanırım uzun süredir izlediğim filmler arasında en iyi performansı o sergiledi.bazı sahneler vardı ki gerçekten ayağa kalkıp alkışlamak istedim.
izlemeyi önerir misin diye soracak olursanız,evet derim.bir şey kaybetmezsiniz.ancak favorilerimden miydi,üzülerek söylüyorum hayır.son sahne çok hoştu.ancak bazı şeylerin nedenini tam olarak anlamıyorsunuz,ki bu epey sinir bozucu.
ancak tekrar tekrar söylüyorum oyunculuk mükemmeldi!
yeteri bir yaşa gelip hala izlemediğimi öğrenen abimin kalp kıran sözleri ardından izlediğim ve daha sonra o yaşıma kadar izlemediğime pişman olduğum film serisidir.aslında izlerken beni en çok şaşırtan 2001 yılında bu kadar kaliteli bir film ortaya çıkmasıydı.izlerken aklımda hep bu oldu en azından.fantastik üstüne gelmiş geçmiş en iyi filmlerden bence.izledikten sonra hogwart hayallerimi anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum.
spoiler!
beni derinden yaralayan şeylerden biri de dobby’dir.nedense snap sahnesinden bile en çok orada üzüldüm.onun yeri kalbimde bir yaradır.
fantastik hayranı olan benim için favorim olmayı başardı.konusu olsun,karakterleri çok sağlamdı. (bkz:leighbardugo) yazarın diğer serisi olan grisha serisini daha önce okumuştum ve onun yeri kalbimde ayrı bir yerde duruyor.bence almadıysanız ve fantastik seviyorsanız mutlaka okuyun.çünkü kaz brekker’a aşık olmamak elde değil.ayrıca kitabın cildi de epey hoş.
kurgusu gayet güzel olsa da,6.sezon benim için vahşetti.hiçbir tadı tuzu kalmadı.can sıkıcı olmaya başladı.konular sanki sürekli tekrarlıyor gibi gelmeye başladı.sağ olsun baş rolümüzü canlandıran tyler posey (bkz:alfa olmuş ama hala hiçbir iş yapamayan namı değer scott mccall) dizide bana göre sönük kaldı.nerede o birinci sezondaki derek’ler,nerede o bir şeyler başarmak isteyen scott ve nerede sevgili stiles?çünkü dizinin final yapmasına 2 bölüm varken 10 dakika gözükmesi hoş değildi.