lennon

Durum: 10 - 0 - 0 - 0 - 10.12.2017 20:51

Puan: 79 - öğrenci

8 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.

efkarlı sosyetede

bak bayan selma,
biz, ümitli yahut da ümitsiz olmak bize düşmez. biz, nöbeti teslim edeceğimiz günü beklemekteyiz.
sadri alışık

sadri alışık

sadri alışık 5 mart 1925 yılında istanbul'da doğdu. sadri alışık'ın içindeki oyunculuk aşkı küçük yaşlarda kendini göstermeye başlamıştı. arkadaşları bilye oynayıp, uçurtma uçururken, o piyesler hazırlayıp mahalle arkadaşlarına oyunlarını sunardı. ilk filmi "günahsızlar"ı 1945 yılında çevirdi ve şöhret basamaklarını hızla tırmandı. sinemanın yanı sıra resim ve şiirle de uğraştı. sadri alışık 18 mart 1995 yılında hayata gözlerini yumdu.

rodrigo amarante

derinin altında yanan ateş benim
susuzluğunu dindiren su benim
ben bir kale, hatta kuleyim
seni hep koruyan güç benim

içime çektiğim nefes
ve denize düşen ay ışığımsın
sana olan arzum o kadar büyük ki
seni boğmasından korkuyorum

ya sen bana ne vereceksin ?
diyorsun ki " sana vereceklerim bakışlarımda..."
"...hepsi senin ve senin olacak."

rodrigo amarante

brezilyalı şarkıcı, söz yazarı. 1997-2007 yılları arasında los hermanos grubunda gitaristlik aynı zamanda solistlik yapmış. 2007 ve sonrasında ise little joy grubunda solistlik yapmakta. o çok sevdiğimiz (bkz:narcos)dizisinin giriş müziği olan "tuyo"nun bestecisi ve söyleyeni. ama atalarımız ne demiş zevkler ve renkler tartışılmazmış benim favorim daha duygusal bir parça olan ırene .

ceyhun yılmaz

türk komedyen, oyuncu, radyo ve televizyon programcısı. (bkz:sevdiğim ikinci kadınsın sen)

yalnızsam düzelt

karanlıktan korkuttular bizi hep...
göremedik... güvendik...
oysa tüm tuzaklar aydınlıktaydı...
ceyhun yılmaz

ruh adam

bana göre ruh adam'ın en ilgi çekici kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum; rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden;
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?

pervâne olan, kendini gizler mi alevden?
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu..

gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;

her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...

ey sen ki, kul ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla!

hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

gözler ki, birer parçasıdır senden ilâh'ın,
gözler ki, senin en katı zulmün ve silâhın,

vur şanlı silahınla, gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki,yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

hasret sana, ey yirmi yılın tâze bahârı,
vaslınla da dinmez yine bu bağrımdaki ağrı.

dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!

hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı,
görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı..

dünyâyı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler!

hâlâ yaşıyor gizlenerek ruhûma "kâbil",
imkânı bulunsaydı, bütün ömre mukâbil

sırretmeye elden seni, bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

mehtaplı yüzün, tanrı'yı kıskandırıyordur,
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.

yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...(bkz:hüseyin nihal atsız)

yeryüzüne dayanabilmek için

kitabın yazarı (bkz:tezer özlü)diyor ki : "neden yazılır? dünya acılı olduğu için yazılır. duygular taştığı için yazılır. insanın kendi zavallılığından sıyrılması çok güç bir işlemdir. ama insan bir kez bu zavallılıktan sıyrılmayagörsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altına alabilir. işte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazı yazılır. (ya da kendi kendine kanıtlamak için). çünkü, insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar."

erol günaydın

- işte bitti.
+evet bitti.
-peki bunu değil de diğerini seçseydi çok mu farklı olurdu? bunu herkes için soruyorum, gerçekten farklı mı olurdu hayat ?
+evet farklı olurdu ama sadece öyküsü. bunu yaşayacağına öbürünü yaşamış olurdu.
-yani ?
+yani sonuç seçimlerde hep aynıdır, acı. her neyi seçersen seç seçemediğin hep üzüntü kaynağı olacaktır, aklın hep o seçemediğinde kalacaktır. o seçemediğini seçmiş olsaydı, bana gene bu soruyu soruyor olacaktın. hayatta her şey yüzde ellidir. aklınla davransan yüreğin, yüreğinin sesini dinlesen aklın bu soruyu sana hep sorucaktır. seçemediğin hep acı verecek bu sabit, acı hep olacak!
-bu kadar mı umutsuz yani ? güzel bir yanı yok mu bu seçimlerin ?
+olmaz olur mu var , acını seçmekte özgürsün.

har ve kül

ömründen alan değil ömrüne katan birini sevince güzeldir yaşamak. işte o zaman onun için ölmek değil onun için yaşamak isteyeceksin.

maya dünyanın en şanssız köpeği

son yıllarda sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte, bizler daha kıskanç, daha fettan, hatta daha kötü niyetli insanlar haline geldik. gözümüz yalnızca haftasonu tatilinde şehir şehir gezenleri, yapılan "özel gün" buluşmalarını, moda yıldızlarını, konserden imza gününe yetişenleri, raw food sevenleri, fastfood yiyenleri, üçgen vücutları, squadlı popoları, bilmem kaç bin takipçileri görür oldu. zannettik ki biz hariç herkes leziz bir hayat yaşıyor. ne dert ne tasa.. hal böyle olunca da sardı içimizi kara hüzün. tek bizim sıkıntılarımız var, yalnız bizim işler yolunda gitmiyor. böylelikle ufacık derdimiz, belki dert bile denmez, dağ oluverdi.
sanıyorum maya da aynı dertten muzdarip. gerçekten dünyanın en şanssız köpeği o mu, yoksa öyle mi sanıyor. öyle sanıyoruz. öyle sanıyoruz. artık bıraksak mı baylar hep daha iyi olana bakmayı? öğrensek mi yetinmeyi?

(bkz:melike hendek) çevirmiş, pearson'dan çıkmış, iyimserlik üzerine bir kitap.

göğe bakma durağı



yazık sevgime diyor birisi

güzel gözlü bir çocuğun bile

o kadar korunmuş bir yazı yoktu

ne denmelidir bilemiyorum

sevgim acıyor

gemiler gene gelip gidiyor

dağlar kararıp aydınlanacaklar

ve o kadar

tavrım bir şeyi bulup coşmaktır

sonbahar geldi hüzün

kış geldi kara hüzün

ey en akıllı kişisi dünyanın

bazan yaz ortasında gündüzün

sevgim acıyor

kimi sevsem

kim beni sevse

ölmek için 13 sebep

farklı çıkış yolları varken ölümü tercih eden bir kız...
dizisi olan bir kitap.

renklerin kara kitabı

bilmiyorum bu kitabın bendeki etkisini nasıl anlatabilirim. denemeye çalışayım..
" kırmızı, hem çilek gibi ekşimsi hem de karpuz gibi tatlıymış. bir de sürtünüp yüzülmüş bir dizin can acıtmasını hatırlatırmış. "
"ibrahim diyor ki sarı renk bir civciv kadar yumuşakmış ve zihinde hardal gibi bir tat uyandırırmış."
"ve siyah renklerin kralı! annesi ibrahimi öptüğünde yüzünü okşayan ipek saçlar gibi yumuşaktır siyah. ibrahim böyle hissediyor."

(bkz:menea cottin) 'in yazmış olduğu bu kitapta renkleri görmüyoruz. renklere dokunuyoruz mesela. ya da tadına bakıyoruz. kitabı hem latin alfabesinden hem de brail alfabesinden okuyabiliyoruz. üstelik kitabın son sayfası sayesinde brail alfabesini öğrenme şansımız da var. bilmem niyedir beni mutlu ederken hüzünlendirdi bu kitap. hüzünle okudum. siz keyifle okuyun.

ahmet muhip dıranas

kalbe bıçak gibi giren hatırların
dilsiz olduklarını anlıyorum
kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum

ahmed arif

tanrıların beni kandırabilmelerini isterdim yahut ölümün anlamlı bir nen olmasını. oldum olası idealist değilim. materyalist felsefe çok şeyler verdi ama doyurmuş, kandırmış değil beni. ya sen olmasaydın! büsbütün iğrenç bulacaktım evreni. saçmalamıyorum ya? seninle, yüzyılların hayvan ötesi tutukluğuna ve donan insan düşüncesine bir can, bir haysiyet verebiliriz gibime geliyor. yalansız, riyasız, çıkarsız bir haysiyet. belki ömrümüz yetmez başarmaya, hiç değilse en zekilere ve teşnelere duyurabiliriz. şimdi birileri olsa "boş ver bu iri lafları, yaşayalım." derdi. yaşamak, burnunu, kulaklarını, gözlerini ve oralarını unutarak yaşaması mümkün mü bizim gibilerin? ben bütün bu -belki de manasız- iç sıkıntılarından senin var olduğunu hatırlayarak sıyrılıyorum. bir pınar, bir dağ suyu gibi dinlendiriyor, kandırıyorsun.

rodrigo amarante

bir arkadaş tavsiyesiyle dinlediğim, sözlerini anlamadan huzur bulabileceğiz şarkı ırene. enfes ses

turgut uyar

bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
uykudan uyandırsam seni:
ki, daha sisler kalkmamıştır haliçten.
vapur düdükleri ötmededir.
etraf alacakaranlık,
köprü açıktır henüz.
bir gün sabah sabah kapıyı çalsam…

yolculuğum uzun sürmüş oldukça.
gece demir köprülerden geçmiştir tren.
dağ başında beş on haneli köyler,
telgraf direkleri yollar boyunca
koşuşup durmuş bizle beraber.

şarkılar söylemişim pencereden,
uyanıp uyanıp yine dalmışım.
biletim üçüncü mevki,
fakirlik hali.
lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
sana sapancadan bir sepet elma almışım…

ver elini haydarpaşa demişiz,
vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
hava hafifiten soğuk,
deniz katran ve balık kokulu
köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu…

birgün sabah sabah kapıyı vursam,
-kim o? dersin uykulu sesinle içerden.
saçların dağınıktır, mahmursundur.
kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
uykudan uyandırsam seni,
ki, daha sisler kalkmamıştır haliçten
fabrika düdükleri ötmededir...


özlemek hiç güzel değil.

sarı sıcak

(bkz:yaşar kemal) 'in, ruhunu, garibanlığını, kahramanlığını, sevdasını, üç kağıtçılığını, çocukluğunu, cömertliğini, kibrini, sonra bir de koca yüreğini apaçık gösteren, bissürü öykü. bende yeri dolmayacak biri, hediye etmişti. şimdi başlığı görünce kitabı aldım hemen elime. az biraz hüzünlendim.

ah muhsin ünlü

burası dünya yahu.
burası bu kadar işte.

Toplam entry sayısı: 10

ruh adam

bana göre ruh adam'ın en ilgi çekici kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum; rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden;
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?

pervâne olan, kendini gizler mi alevden?
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu..

gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;

her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...

ey sen ki, kul ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla!

hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

gözler ki, birer parçasıdır senden ilâh'ın,
gözler ki, senin en katı zulmün ve silâhın,

vur şanlı silahınla, gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki,yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

hasret sana, ey yirmi yılın tâze bahârı,
vaslınla da dinmez yine bu bağrımdaki ağrı.

dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!

hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı,
görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı..

dünyâyı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler!

hâlâ yaşıyor gizlenerek ruhûma "kâbil",
imkânı bulunsaydı, bütün ömre mukâbil

sırretmeye elden seni, bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

mehtaplı yüzün, tanrı'yı kıskandırıyordur,
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.

yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...(bkz:hüseyin nihal atsız)

erol günaydın

- işte bitti.
+evet bitti.
-peki bunu değil de diğerini seçseydi çok mu farklı olurdu? bunu herkes için soruyorum, gerçekten farklı mı olurdu hayat ?
+evet farklı olurdu ama sadece öyküsü. bunu yaşayacağına öbürünü yaşamış olurdu.
-yani ?
+yani sonuç seçimlerde hep aynıdır, acı. her neyi seçersen seç seçemediğin hep üzüntü kaynağı olacaktır, aklın hep o seçemediğinde kalacaktır. o seçemediğini seçmiş olsaydı, bana gene bu soruyu soruyor olacaktın. hayatta her şey yüzde ellidir. aklınla davransan yüreğin, yüreğinin sesini dinlesen aklın bu soruyu sana hep sorucaktır. seçemediğin hep acı verecek bu sabit, acı hep olacak!
-bu kadar mı umutsuz yani ? güzel bir yanı yok mu bu seçimlerin ?
+olmaz olur mu var , acını seçmekte özgürsün.

yalnızsam düzelt

karanlıktan korkuttular bizi hep...
göremedik... güvendik...
oysa tüm tuzaklar aydınlıktaydı...
ceyhun yılmaz

ceyhun yılmaz

türk komedyen, oyuncu, radyo ve televizyon programcısı. (bkz:sevdiğim ikinci kadınsın sen)

rodrigo amarante

brezilyalı şarkıcı, söz yazarı. 1997-2007 yılları arasında los hermanos grubunda gitaristlik aynı zamanda solistlik yapmış. 2007 ve sonrasında ise little joy grubunda solistlik yapmakta. o çok sevdiğimiz (bkz:narcos)dizisinin giriş müziği olan "tuyo"nun bestecisi ve söyleyeni. ama atalarımız ne demiş zevkler ve renkler tartışılmazmış benim favorim daha duygusal bir parça olan ırene .

yalnızsam düzelt

karanlıktan korkuttular bizi hep...
göremedik... güvendik...
oysa tüm tuzaklar aydınlıktaydı...
ceyhun yılmaz

ceyhun yılmaz

türk komedyen, oyuncu, radyo ve televizyon programcısı. (bkz:sevdiğim ikinci kadınsın sen)

rodrigo amarante

brezilyalı şarkıcı, söz yazarı. 1997-2007 yılları arasında los hermanos grubunda gitaristlik aynı zamanda solistlik yapmış. 2007 ve sonrasında ise little joy grubunda solistlik yapmakta. o çok sevdiğimiz (bkz:narcos)dizisinin giriş müziği olan "tuyo"nun bestecisi ve söyleyeni. ama atalarımız ne demiş zevkler ve renkler tartışılmazmış benim favorim daha duygusal bir parça olan ırene .

sadri alışık

sadri alışık 5 mart 1925 yılında istanbul'da doğdu. sadri alışık'ın içindeki oyunculuk aşkı küçük yaşlarda kendini göstermeye başlamıştı. arkadaşları bilye oynayıp, uçurtma uçururken, o piyesler hazırlayıp mahalle arkadaşlarına oyunlarını sunardı. ilk filmi "günahsızlar"ı 1945 yılında çevirdi ve şöhret basamaklarını hızla tırmandı. sinemanın yanı sıra resim ve şiirle de uğraştı. sadri alışık 18 mart 1995 yılında hayata gözlerini yumdu.
Henüz takip eden biri yok.