iri gözlü kadınlar
angeles mastretta, yaşamlarının farklı farklı dönemlerindeki duygu dünyalarına, arzularına, hayal kırıklıklarına, mücadelelerine, zaferlerine, yenilgilerine ve hiç dinmeyen heyecanlarına tanık olduğumuz, tuhaf huylara sahip gizemli “teyzeler”in öyküleri anlatılıyor bu kitapta…
sular çekilirken
çağdaş yaşama dair bu son derece yürekli romanda sarah moss, anne babaların çocuk sevgisini, insanı adeta felç eden korkularını, hastalığı ve iyileşmeyi keşfe çıkıyor. zeki ergenler ve evliliğin zorluklarıyla ilgili bir hikaye bu. dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ingiltere’de de tökezleyerek işleyen sağlık sistemiyle, akademi dünyasıyla, yirmi birinci yüzyılda cinsellik ve toplumsal cinsiyetle, iş ve özel yaşam dengesiyle, beslenme çantası hazırlayıp bulaşık makinesi boşaltmanın siyasetiyle ilgili.
kafka'nın kedileri
gabor t. szanto'nun kitabı. neredeyse polisiye türüne has heyecanların içine oturtulmuş ilginç bir psikoloji romanı... kafka’nın yaşamıyla ilgilenenler için de, ilgilenmeyenler için de okumaya değer.
cennet ve cehennem
izlanda edebiyat ödülü sahibi jon kalman stefansson’un cennet ve cehennem’i dostluğun sağaltıcı gücünü kutlamak için çaresizliğin derinliklerinde gezinen bir roman. yirminci yüzyıl dönemecinde geçen hikaye, izlanda’nın vahşi doğa manzarası kadar güçlü ve yoğun bir okuma deneyimi sunuyor.
sonsuz sayılı günlerimiz
clarie fuller'in kitabı. arka kapak: ''1976 yılında peggy hillcoat sekiz yaşındadır. bütün yazını babasıyla kamp yaparak, çok sevdiği demiryolu çocukları albümünü ve annesinin piyano çalmasını dinleyerek geçirir. ne var ki hayatı değişmek üzeredir. dünyanın sonunun geleceğine inanan ve yiyecek stoklayan babası onu londra’dan avrupa’nın ıssız bir köşesindeki bir kulübeye götürür. burada peggy’ye dünyanın kalanının yok olduğunu söyler ve genç kız dokuz yıl boyunca başka kimseyi görmez. 1985 yılında peggy eve, londra’ya geri döner. ama ormanda ne olmuştur? nasıl ve neden geri dönmüştür?''
sophia veya tüm hikayelerin başlangıcı
rafik schami kitabı. schami’nin romanı, kaybedilip yeniden bulunan aşklar, özverili dostluklar ve beklenmedik ihanetlerle örülü, elli yıllık bir hikâyenin etrafında dönüyor. sophia, kötülükler kadar pek çok iyiliğin ve güzelliğin de anlatıldığı, derin ve çok katmanlı bir roman. göç edebiyatı genellikle kayıp hissiyle doludur ancak schami’nin hikâyesi pişmanlığı değil, hoşgörülü ve kozmopolit bir dünyada neşe, umut ve sevgiyi vurguluyor.
cennetteki yeryüzü
pascal garnier'in kitabı.
kitaptan alıntı: “beni ilgilendiren tek şey doğa; evler umurumda bile değil. severim bitkileri, onlara güvenebilirsiniz; boş boş konuşmaz, hareket etmezler. hiç aceleci davranmazlar, kimselere görünmeden toprağın altında büyürler. cehennemin derinlerine köklerini iyice saldıklarında da birden fışkırır, bir anakonda, bir piton ya da tüm evreni sarıp sarmalayan kocaman bir kas kütlesi gibi her şeyi boğazlamaya başlarlar!”
sadakat
letizia pezzali'nin kaleme aldığı günümüz finans ve duygu dünyalarının vahşi koşullarında var olmaya çalışan bir kadının takıntın aşkına yalın ve keskin bir bakış sunan sadakat, arzunun doğasına, iktidar ilişkilerine ve çağımızda iletişimi yeni bir dil ihtiyacına dair sıradışı bir roman.
samarra’da randevu
john o’hara kitabı.
“neden bahsettiğini çok iyi bilen bir adamın elinden, fevkalade bir üslupla çıkmış bir kitap arıyorsanız, samarra’da randevu’yu okuyun.”
- ernest hemingway
yaşamak tuhaf şey
1997 yılında ispanyol kraliyet akademisi fastenrath edebiyat ödülü’ne layık görülen yaşamak tuhaf şey’de martín gaite, virginia woolf’u anımsatan üslubuyla, tuhaf yaşam macerasının derinlerine dalarak ölümün geride kalanlara bıraktıklarının, yalanların, geçmişi affedebilmenin ve sevgi arayışının hikayesini anlatıyor.