üçüncü sezonu izledim de geldim. açıkçası kötüydü genel itibariyle. senaryo kafa karıştırıcı, alengirli işlerle uzatılıyor. beni sezona bağlayan tek unsur karakterlerin gitgide olgunlaştığını görmemizdi. izlenir mi? dümdüz netflix işlerini beğeniyorsanız izlenir; bol cinsellik, bol duyar, bol uyuşturucu, uçta gençler.
spoiler!
zaten final de en olgun halleriydi. üzdü biraz. herhalde orjinal kadroyu arka hikayeye alıp yeni sınıfla devam edecekler gelecek sezonda, sınıfta kalanlarımız da köprümüz olacak. bekliyoruz bakalım.
kubrick'in en iyi eserlerinden olmakla birlikte dünya sinemasının da önemli bir noktasında kendine yer bulmuş 80 yapımı korku filmi. king'in aynı isimli romanı taban alınmıştır. dediğim gibi taban alınmıştır çokça farklılık göze çarpmaktadır. hatta bu yüzden yazar, filmi beğenmemiştir. izlenmelidir.
fethe farklı bir bakış açısı aslında. daha çok düşmanın gözünden görmek konusunda iyi bir yapım. zaten tarihi bakımdan çok gerçekçi. oyunculuklar, senaryo iyi. izlenir.
ilk sezonları çok iyidir hâlâ arada açıp izlerim. hatta 2010 tekrar yapımını da severim. ayrıca son yapımın gerçek olmadığına da kendimi inandırmış bulunmaktayım.
her denk geldiğimde "bu dizi hâlâ devam ediyor mu ya?" dediğim her defasında da "evet" cevabını aldığım dizidir. iki, iki buçuk yıldır böyle. umarım bir gün yanıltır.
"onca sayfa okunur mu hiç ya? özetlerine baktım. bunları söylerken kucağındaki ipad'i işaret ediyordu. o zaman hayatı, aşkı, ölümü, felsefeyi, edebiyatı 140 karakterlik tweet'lerle ifade eden bir kuşakla konuştuğumu daha derinden kavradım. aramızdaki uçurum kapanmayacak cinstendi."
ben bu kadar güzel kitabı nerden buldum. açıyorum yine okuyorum. en çok da nirvana. en çok da kurt cobain. en çok da onun sesini okuyorum. allahım ne güzel
türk edebiyatının ilk psikolojik roman denemesidir. karakterimiz zehra çocukluktan beri kıskanç bir yapıya sahiptir. evlendikten sonra kocasını bunaltması, kocasının onu aldatması sonrasında aldığı intikamı konu alan kitap, kısa ve akıcı bir kitap.
tarihi kurgunun en önemli isimlerinden biri. od, şah ve sultan, efsane, mihmandar, katre-i matem, babil'de ölüm istanbul'da aşk gibi daha birçok tarihi kurgu romanlarının sahibi
(bkz:iskender pala) tarafından yazılmış 416 sayfalık bu kitap roman, tarih, edebiyat türlerine sahiptir.ayrıca kitap 9789944486798 ısbn numarasına sahiptir.
başrolerinde tom cruise ve nicole kidman vardır. ilişkiler üzerine değişik bir anlatıma sahip güzel bir filmdir. kubrick'in son filmidir. vizyona girmeden vefat etmiştir. filmde bahsettiği tarikat yüzünden öldürüldüğü komplo teorisi vardır.
büyük ustanın, şizofreni hastalığının keşfinden on yıllar önce tamamiyle gözlemlerine dayanarak yazdığı bay golyadkin karakterinin yaşadığı olaylar silsilesini anlatan roman. çokça toplumsal konunun psikolojiyle harmanlandığı bu anlatı herkes tarafından okunmalı.
ilk sezonu marina'nın iğrençliği olsun, genel olarak kalitesiz olması olsun sıkıla sıkıla izlediğim ama ikinci sezonuna aşık olduğum gençlik dizisidir. üçüncü sezonuna aşağı yukarı iki gün vardır ve hemen az önceki yüksek heyecanım
spoiler!
güzel cayetana'mın polo'nun üçlü fantezilerine kurban gittiğini
her bölümüyle ayrı bir güzelliğe sahiptir. güldürür, üzer, acırsınız karakterlere çoğu zaman. sonu da acılı bitmiştir, hâlâ merak ederim şimdi neredelerdir diye. okunmalı.
ekstra: romanımızın anlatıcısı dostoyevski'nin "insancıklar" romanından sonraki yeni ünlü yaşantısı taban alınarak yazılmıştır.
belki de anlamak için yıllarınızı vereceğiniz şair. şiirleri öyle çok imgeli, üstü kapalı değildir aslında yanlış anlaşılmasın. sadece her okuduğunuzda farklı bir yerinizden dürtlerler, hiç okumamışsınız gibi hissettirirler.
yapı kredi yayınları'ndan çıkmıştır. kitaptaki son şiir "otobiyografi" en beğendiğimdir, okunmalıdır.
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem.
üç yaşımda halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda moskova’da komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine moskova’da tseka-parti konukluğu ve
on dördümden beri şairlik ederim.
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler,
kırk sekizimde barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum prağ’dan havana’ya.
lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’te
961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında ezilmedim
951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırt üstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımıniçtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı, ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene, uçağa, otomobile,
çoğunluk binemiyor.
operaya gittim,
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere ben de gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye,
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
türkiyem’de türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım,
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
11 eylül 1961, doğu berlin