yaşlı adam ve deniz (ihtiyar balıkçı)
asla vazgeçmemeyi, umut etmeyi ve kazanma isteğini iliklerinizde hissetmenizi sağlayacak bir eser. başarmak için neler vermezdiniz, ne kadar sabredip bekleyebilirdiniz. ya tam başardığım dediğiniz noktada kaybederseniz. işte bu eser size kazanmak için sabrı, maç bitmeden kazandım dememeyi öğretiyor.
çanlar kimin için çalıyor?
yazarın ispanya iç savaşında muhabirlik yaparken gördüğü olaylardan esinlenerek savaşın gereksizliği üzerine fikirlerini paylaştığı eseridir. kazanmak isterken, özgürlük elde etmek isterken size yapılan yanlışları karşı tarafa sizde yapıyorsanız bu galibiyetin hiçbir anlamı olmayacaktır. konu itibariyle güzel bir eser fakat rus edebiyatında sık sık gördüğümüz betimlemeler oldukça fazla yer alıyor eserde. bazı noktalarda konular fazla uzayabiliyor ama genel olarak okunması gereken bir eser.
ay zalim bir sevgilidir
(bkz:
robert a. heinlein)
“heyecan verici, zihin açıcı, inanç zorlayıcı... döneminde yazılan her şeyden daha iyi!” –theodore sturgeon
tanıtımında yer alan bu açıklama kadar iddialı bir kitap. beklediğimin üstünde akıcı ve konu olarak ilgili çekici.
dışlananların birlik ve mücadele ruhuyla kendilerini ispatlama, yaşama ve geleceklerini kurtarmanın inançlı savaşı, kutsal mücadelesi. bir avuç insanın inanç ve özgürlük mücadelesi ve bunu bilim-kurgu ile harmanlamak müthiş ötesi. güzel bir eser ortaya çıkarmış.
asla sana biçilen role uymak zorunda değilsin, özgün ve yaratıcı ol. senden alınan özgürlüğünü geri al ve yaşa!
robert a. heinlein
1907'de doğdu. abd deniz harp akademisinde eğitim gördükten sonra subay olarak donanmaya katıldı. 1934'te sağlık sorunları nedeniyle emekli oldu. bir süre fizik eğitimi gördükten sonra bilimkurgu yazmaya başladı. ilk öyküsü 1939'da astounding sf dergisinde yayımlandı. heinlein'ın öykülerinin yanı sıra, çok sayıda romanı vardır. bunların arasında ilk dönemlerinde orphans of the sky (1941, uzayda kaybolanlar, k yayınları 1974), metuselah's children (1941, metuselah'ın çocukları) ve the sixth column (1941, altıncı kol) sayılabilir. heinlein, 1940'ların sonlarından başlayarak gençler için bir dizi "uzay operası" yazmıştır. bunların arasında en önemlileri red planet (1949, kızıl gezegen), between planets (1951, gezegenler arasında) ve have space suit will travel (1958, uzay elbisemle yolculuğa hazırım) romanlarıdır. heinlein'ın ırkçılığa eğilimli, sağ-cumhuriyetçi görüşleri bilimkurgu yazarları arasında eleştirilere neden olmuştur. 1951'de yazdığı the puppet masters (merihten saldıranlar, çağlayan yayınları, 1954) soğuk savaş döneminin komünizm paranoyasını en iyi temsil eden romanlardan biri olarak kabul edilir. öte yandan 1961'de yazdığı stranger in a strange land (yabancı bir ülkede yabancı) gibi romanlarda "sağ kanattan anarşizme yaklaştığı" da gözlenebilir. nitekim bu romanı, 1960'lı yılların sistem karşıtı gençlik hareketleri için bir kült kitabı olma özelliği taşımıştır. 1956'da yayımlanan "ikiz yıldız", aynı yıl hugo ödülü almıştır ve heinlein'ın en iyi romanlarından biri sayılır.
momo
listelerde görmeme rağmen bir türlü cesaret edip alamadığım fakat doğum günümde hediye gelen kitap. bu kadar iyi olacağını düşünmemiştim. kitaba sadece bir hikaye olarak bakamadım açıkcası. içerikte bahsedilen hikayenin günümüz kapitalist sistemine ve tüketici toplumuna eleştirisel bir bakışla bakması ve günün birinde yine insanın özüne dönerek kazanacağını umut etmeme sebep olan kitaptır.
mülksüzler
distopya türünün önde gelen eseri nitelemesini hak eden bir eser. eseri okurken yaşadığınız dünyayı sorgulamaya başlıyorsunuz. daha eşit ve adaletli bir dünya düzeni hakkında kendi fikirlerinizi üretmeye zorlayan, düşüncelerinizi sorgulayarak yeni bakış açıları elde etmenize sebep verecek kadar başarılı bir yapıt. farklı dünya uygarlıkları üzerinden toplumsal sorgulamalar ve özgürlük kavramının anarşizim üzerinden irdelenmesi ile sizi alıp götürecek eser. kahramanımızın sonrasında neler yaşadığı ise sizin hayal gücünüze kalıyor.
lolita / beyaz ırktan dul bir erkeğin itirafları
(bkz:
vladimir nabokov)
ahlaki olarak zorlasa da okuduğum bir kitap. yalnız tek korkum bu kadar sapığın olduğu ülkemde bu kitabın sapıklar elinde yayılması ve kendilerine bu kitap üzerinden savunma mekanizmaları gerçekleştirme ihtimalidir. özgürlükten yana olmama rağmen ülkemde herkesi satın alamayacağı bir kitap olmasını dilerdim.
vladimir nabokov
1899'da petersburg'da doğdu. öğrenimini cambridge, trinity college'de tamamladı. 1940 yılında karısı ve oğluyla abd'ye göç etti. 1941'den 1948'e kadar wellesley college'de dersler verdi. 1977'de isviçre'nin montreux kentinde öldü.
lolita / beyaz ırktan dul bir erkeğin itirafları adlı kitabın yazarıdır.
beyaz zambaklar ülkesinde
bu kitabın içeriği üzerine uzun uzun yazmak gelmedi içimden. beni etkileyen o küçük ülkenin müthiş gelişiminin bir gün bizim ülkemizde de olabilir mi düşüncesiydi. bizim ülkemizde kendi hayat mimarlarını ve kurucularını, idealistlerini oluşturabilecek mi? bir gün dürüst ve ahlaklı bireylere sahip bir millet olabilecek miyiz? kitapta bahsedilen snealman'dan daha büyük bir önderimizi erken kaybetmenin neticesinde ya daha uzun yaşasaydı düşüncesi akla geliyor. atam biraz daha ömrü vefa etseydi bugün arzu ettiğimiz nesiller genlerimize işleyerek yetişebilir miydi? kitap kendi ülkemi ve insanlarımı sorgulamama neden oldu. bu kitabın yetişkinlerden ziyade gelişme çağındaki genç ve çocuk nesline okutulması ve ülkeleri için idealist birer hayat mimarı olmaları için ilk adım atılmalıdır diye düşünüyorum. umarım bu güzel ülkem birgün yeni destan yazarak örnek bir halk ve başarı hikayesine tekrardan sahip olabilir.
başlangıç
dan brown tarafından yazılmış eserde açıkca bir din eleştirisi mevcuttur. dinin gerek olmadığını ve dinlere savaş açan bir karakter üzerinden kitabı şekillendirmiş. fakat burada brown tüm dinlere karşı savaş halinde odemek yersiz olurdu. brown bilimi savunan ve fütürist bir karakter üzerinden her zaman ki gibi hristiyan dünyasını ve dogmalarını eleştirmiş. eserde langdon üzerinden belki de kendi inanışını belli etmiş (tanrı inancı olduğunu belirtmiş) fakat dinlerin bilime karşı olan dogmalarını eleştirmiş ve özellikle evrim teorisini kabul etmesine yönelik bir rahip üzerinden vatikan ve hristiyan dünyasına mesaj verdiğini düşünüyorum. brown ayrıca eserde teknolojik gelişimden dem vurarak aslında malumun ilanı olan ve günümüzde de tartışılan teknoloji ve makineler üzerine kitabın sonunda ütopik bir varsayımda bulunuyor. kitapta ayrıca ispanya'nın monarşi ve kraliyet ailesini de katı inançları üzerinden eleştirirken bir yandan da ispanya'nın tarihi mekanlarına üzerine detaylı güzel bir tasvirde bulunmuştur. bir de değinmeden edemeyeceğim modern sanatlara yönelik detaylı bilgiler vermesi ve insanda merak uyandırması eseri çekici kılan diğer bir konuydu. ki şahsen bir çok sanatçı ve eserini ilke kez duymanın utancıyla detaylı not aldım ve bir an önce araştırmaya başlayacağım.